Archive for the ‘Yazı Arşivi’ Category

Hafızanızı güçlendiren 4 yiyecek!

27/06/2009

Unutkanlığınız o kadar ilerledi ki artık tedirginlik olmaya başladınız. İşte hafızanızı güçlendiren 4 yiyecek;
Birçok insan kas yapmak ya da kilo vermek için beslenmesine zaman zaman dikkat ederken, hangi yiyeceklerin hafızasını güçlendireceğine bakmaz.

Hafızayı güçlendiren bu yiyeceklerin yanında, yemeğin miktarı da hafızanın güçlenmesinde büyük rol oynuyor. Çok az yemek açlıktan dolayı aklınızın başka yerde olmasına neden olurken çok fazla yemek ise uykunuzu getiriyor.
Uzmanlara göre, hafızayı güçlendiren yiyecekleri bir arada yemek ve uygun yemek porsiyonlarını tüketmek size maksimum sonuç verecek. Foxnews’te yer alan habere göre, hafızanızı güçlendirmenize yardımcı olacak 4 önemli yiyecek:

Somon balığı: İyi bir Omega 3 yağ asiti kaynağı olan somon balığı, aynı zamanda protein deposudur. Omega 3 yağ asitleri beyin fonksiyonları ve gelişimi için gerekli olduğu kaydediliyor. Yapılan çalışmalar da, balık yağında bulunan DHA isimli yağ asitinin hafızanın performansının gelişimi ve tamiri için faydalı olduğunu gösterdi.

Keten tohumu, ceviz, somon balığı, soya fasulyesi, karides, pisi balığı ve kış kabağı gibi diğer bazı yiyecekler yüksek oranda omega 3 yağ asitleri içeriyor.

Ayçiçeği tohumu: Sağlıklı yağlar içeren yer fıstığı beslenmenizde olması gereken besinlerden biri, ancak birçok insan tohumların da bu kategoride olduğunu unuttuğunu açıklayan uzmanlar, ayçiçeği tohumlarının E vitamini bakımından zengin olduğu için sadece 30 gramının günlük ihtiyacınızın yüzde 30′unu karşıladığını söylüyorlar. Ayrıca, E vitamininin yaşa bağlı olarak hafızanın zayıflamasını azaltmaya yardımcı olduğu belirtildi.

Diğer E vitamini kaynağı yiyecekler ise şunlar: Buğday yağı, kuru badem, aspir yağı, fındık, yer fıstığı ezmesi, ıspanak, brokoli, kivi ve mango.

Yaban mersini: Tüm mersin meyveleri sağlığa yararlı olduğu gibi, yaban mersininin de hafızayı güçlendirme etkisi bulunuyor. İçeriğindeki fotokimyasal, yaşa bağlı hafıza zayıflığını geri çevirmede önemlidir. Buna ilave olarak, yaban mersinlerinin, glisemik indeks skalasında alt derecede yer alması mersinleri kan şekeri seviyesini kontrol etmeye çalışanlar için de iyi bir meyve seçeneği haline getiriyor.

Yağsız et: Makul porsiyonlarda yenmesi halinde yağsız et, içerdiği demirden dolayı hafızanızı geliştirmede faydalıdır. Et tüketiminin az olması durumunda demir eksikliği beyin fonksiyonlarına olumsuz bir etki yapar, öğrenme yeteneğini zayıflatır, hatta Alzheimer hastalığının gelişme riskini artırır.

Zaman Online

Sanat…

22/06/2009

Bir ülkede akıl ve sanattan çok, servete değer verilirse, bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, ama kafalar boşalmıştır.

Büyük Frederik

Evrende sanatın varoluşu insanın varlığıyla birlikte başladı. Sonrasında insanlar uygarlık, kültür ve sanat alanında değişik ürünler ortaya koydu. Elbette bu ürünler, ulusal kimliklerinin oluşmasında etkili oldu.

Tarih boyunca atalarımız, çok sayıda sanat yapıtı verdiler. Anadoluya yerleştikten sonra da bu çalışma hızlanarak sürdü. Özellikle Cumhuriyetle birlikte sanat alanında önemli atılımlar oldu. Büyük Önder Atatürk, sanatın öneminin bilincinde bir doğrultuda yol gösterdi.

Güzel sanatlar, ulusların uygarlık ve çağdaşlık adına birbirleriyle yarışta oldukları bir alandır. Bu alanın hemen her dalında yetişen sayısız sanatçımız vardır. Güzel sanatları bir sınıflamada gösterecek olursak üçe ayrılır:

1. Fonetik sanatlar ya da işitsel sanatlar (müzik, edebiyat, şiir).

2. Plastik sanatlar ya da görsel sanatlar (resim, yontu, mimari, çizmece, fotoğraf).

3. Dramatik sanatlar ya da sahne sanatları (tiyatro, opera, bale, sinema, pandomim).

Sanatçı, diğer insanlara göre üstünlüğü ya da özelliği olan insandır. Kafasında yeni bir evren kurar. Onu tanımak oldukça güçtür. Sanatçı, kutupyıldızı gibidir. O topluma yol gösterir.

Hep iyinin ve güzelin yanında olur. Doğaya ve toplumun insanlarına sevgiyle yaklaşır. İnsan olmak, insanı sevmek olan hümanizmi öğretir. Sanatçı, uçurumlardan ses ve soluk getirir. O, yüreğinde yuvalanan sevgi güneşini insanlığa götürür. Sanatçılar, Tanrının güzelduyu (estetik) elçileridir.

Duyduğum ve aktarmadan geçemeyeceğim özgün bir fıkrayla konumuzu ya da sanatın ve sanatçının toplumsal yerini perçinlemeye çalışalım:

Devletin BaşındaŞairlerden biri, yeni yazdığı bir şiirini padişaha sunmak için huzura kabul edilir. Padişahtan başka orada birinci ve ikinci vezirler de bulunmaktadır. Padişah bir, birinci vezir iki, ikinci vezir de üç kere okunanı hemen ezberlemektedirler.

Şair, şiirini okuduktan sonra padişah çok beğenir ve şaire şaka yapmak ister, der ki:

– Bu şiiri burada herkes bilir. Yeni diye bizi aldatmaya kalkmak uygun mu?

Şair kendine güvenle, bu şiiri ilk önce burada okuduğunu belirtir. Padişah, oldukça ağırbaşlı şiiri olduğu gibi okur. Şairin çok şaşırdığını görünce birinci vezire:

– Şairimiz bana inanmıyor gibi şaşırdı, der. Şiiri bir de sen oku da inansın.

Birinci vezir de okuyunca, şairin şaşkınlığı iyice artar! Padişah şaşkınlığı daha arttırmak için, ikinci vezire:

– Demek ki şairimiz, ikimize de inanmak istemiyor. Bir de sen oku da artık inansın!

İkinci vezir de okuduktan sonra, şair büsbütün şaşırır! Olanlara bir anlam veremez. Padişah daha sonra durumu açıklar ve şaire armağanlar vererek uğurlar.

Şair, bir daha anlar ki, devletin başında gerçekten seçilmiş büyükler vardır…

Kaynak: Cumhuriyet

Giresun Tarihi

15/06/2009

https://i0.wp.com/karadenuz.com/images/giresun.jpg

Giresun Anadolu’nun kuzeydoğusunda yeşille mavinin kucaklaştığı Karadenizin inci kentlerinden birisidir. Şehir denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. Yarımadanın karşısında Karadenizin tek adası olan Giresun Adası (Aretias) kentin bir kolyesi gibi durmaktadır.

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia’nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır. Şehir hakkında Roma Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur.

Eski Anadolu tarihi araştırmalarında şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda bu bölgede M.Ö. 2000’li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır Döğer Avşar Karkın Halaç’ların; Akhun Kuşan Peçenek Hazar Hun Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde ilk ve orta çağlarda İskit Kimmerler Hun Hazar Bulgar Uz Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun’un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda Giresun’un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90’a yakın koloni şehri kuran Miletoslular Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun’a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel’e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma’ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun’dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma’da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple Bizans İmparatorları ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz’in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk’ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244’te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.

Trabzon’a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de 1397’de Giresun’u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin’in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun’un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun’un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun’un Türkleşmesi 1397’de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun’u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun’da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun’un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Facebook Kulanıcı Adı Alma

13/06/2009

https://i0.wp.com/www.atauniv.com/wp-content/uploads/2009/05/facebook-logo.jpg

Facebook profiliniz’e girdiğinizde üst tarafta bir uyarı çıkıyordu 13 haziran günü açılacak olan yeni uygulamadan bahsediyordu. Bu uygulama facebook kullanıcı adı alma uygulamasıydı. Facebook bu sabah uygulamayı başlattı vakit kaybetmeden kullanıcı adınızı alın. Kullanıcı adında belirlenmiş bir sıra yok kim daha önce istediği kullanıcı adını alırsa aldığı kullanıcı adı bağlantısını kullanabiliyor.Kullanıcı adı alırken dikkat edin çünkü aldığınız kullanıcı adını sonra değiştiremiyorsunuz.
Facebook Kullanıcı Adını Nasıl Alabilirim ?

Kullanıcı adınızı alırken facebook size isim ve soyisiminize yakın bir kaç seçenek sunuyor bu seçenek haricinde kendinizde özel bir kullanıcı adı yazabiliyorsunuz. Kullanıcı adını almak için şu bağlantıya facebook.com/username tıklayınız. Kullanıcı adınızı aldıktan sonra profilinize erişmek isteyenler facebook.com/yeah28 tarzında bağlantılarla profilinize erişebilecekler.

kaynak

Sahte Karne :)

11/06/2009

Sahte Karne Yapmak İster Misiniz ?

Sahte karne yapmak için: http://abone.turk.net/yarma/tr/karne/lise.htm

Lise İçindir 😀

Ktunnel

05/06/2009

https://i0.wp.com/www.kemiksiz.net/wp-content/uploads/2009/03/youtube-300x300.png

Ktunnel ile youtube.com ve diğer yasaklanmış web sayfalarına hemen ulaşabilirsiniz arkadaşlar.

Gladio (Gladyo) Nedir ?

05/06/2009

II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya’da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen Kontr-gerilla (stay-behind) operasyonunun kod adı. Gladyo, özel olarak NATO cephe gerisi direniş organizasyonun İtalyan kolunu belirtse de bazen “Gladyo operasyonu” NATO’nun bütün cephe gerisi (stay-behind) operasyonlarının gayri resmi adı olarak kullanılır ve bazen “Süper NATO” adıyla da anılır.

Gayri nizami kuvvetlere karşı koyma operasyonları cephe elkitapçığı gerilla kuvvetlerin önerilen komuta yapısı. Sözkonusu ülke Türkiyedir.

Latince’de kılıç anlamına gelen Gladio sözcüğünü isim olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi. Sardunya’da örgütün ilk eğitim kampı kuruldu ve Kuzey İtalya’da 139 yerde silah ve mühimmat depoları oluşturuldu. Resmi adı Müttefik Koordinasyon Komitesi idi.

1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildi. 1990 yılında Gladio’yu ortaya çıkaran soruşturmalar esnasında bu 622 kişinin grup liderleri oldukları, her bir grup liderinin belli sayıda kişiyi idare ettiği, böylece toplam sayının 15.000′e yaklaştığı ortaya çıktı.

İtalya’da 1969-80 arasında 4.298 terör olayı meydana gelmiştir. Yapılan soruşturmalar sonucu, bunların önemli bir bölümünden Gladio sorumlu gösterilmiştir. Bazı eylemleri bizzat yapmakla, bazısında patlayıcı ve silah sağlamakla, bazısında da tahrik ve yönlendirme yapmakla suçlanmıştır.

Avrupa Parlamentosu bile sorunla ilgili karar tasarısında şu sözlere yer vermek durumunda kalmıştır: “Avrupa Topluluğu’na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır.”

Örgütün İtalya’daki adı Gladio (Kılıç) idi. Yunanistan’da B-8 ya da SheepSkin (Koyun Postu), Belçika’da SDRA-8, Hollanda’da NATO Command, Batı Almanya’da Gehlen Harekatı, Stay Behind ya da Sword, Avusturya’da Schwert, Fransa’da Rüzgar Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere’de ise Secret British Network olarak bilindiği bu ülkelerin yetkililerince açıklandı.

Gladyo ile en güçlü savaşı veren ülke İtalya oldu. İtalya, dünya tarihine gladyoyu ilk çözen ve çökerten ülke olarak geçti.

gladyo gladio

55. bölüm: Polat’ın Parmaksız planı ne?

15/04/2009

Kurtlar Vadisi Pusu, bu hafta yine nefes kesecek bir bölümle ekranlara geliyor.

* Parmaksız’ı elinden kaçırınca deliye dönen İskender, ne yapacak?

* İskender’e oynadığı oyunla Parmaksız’ı ele geçiren Polat Alemdar sorularına cevap bulabilecek mi? Polat’ın Parmaksız’la ilgili planı ne olacak?

* Muro ve Şemo’nun hedefinde şimdi kim var?

* Tüm bu karmaşanın ortasında ameliyat olan Nazife Anne’nin durumu ne olacak?

* Bu soruların cevabı ve daha fazlası 16 Nisan Perşembe akşamı yayınlanacak Kurtlar Vadisi Pusu’nun 55. bölümünde olacak…

1 Nisan Şakaları

01/04/2009

http://tbn1.google.com/images?q=tbn:3c59auQJw-2GQM:http://img1.blogcu.com/images/m/u/r/muradinca/nisan1.jpg

Bugün 1 nisan neşe doluyor insan demeli içinden ama bazıları için öyle olmayabilir bakalım kimleri ne tür şakalar bekliyor bugün. benden söylemesi heran dikkatli olun ben şahsen sulu ve eşek şakarını sevmem yapmamda zaten ama kim bilebilir insanın başına neler gelebileceğini şimdi sizlere daha önceden yaşanmış 1 nisan şakalarını paylaşıcam bakalım beğenecekmisiniz tabi sizde bugün başınızdan geçen şakayı bizlerle paylaşabilirsiniz.

İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin 1957’deki “Panorama”da, aşırı ılık geçen kış ve spagettilere saldıran böceklerin ortadan kalkması sayesinde, İsviçreli köylülerin ağaçlarından görülmemiş spagetti rekoltesi elde ettiği bildirildi. Bunun üzerine binlerce İngiliz telefona sarılarak, evlerinde nasıl spagetti yetiştirebileceklerini sordu.

Amerikan Sport Illustrated dergisi, 1985’te, beyzbol topuna saatte 270 km hızla vuran ve New York Mets takımına transfer olacak Sidd Finch adlı hayali oyuncunun haberini yazdı. Makalede, oyuncunun bu yeteneğini bir Tibet manastırında idman yaparak elde ettiği yazıldı.

1962’de İsveç’in siyah beyaz yayın yapan tek televizyon kanalına 1 Nisanda çıkan bir teknisyen, yeni ve çok basit bir teknoloji sayesinde izleyicilere renkli televizyon izleyebilecekleri müjdesi verdi. Bu yöntem ekranın önüne bir naylon kadın çorabı germekti ve yüz binlerce kişi bu öneriyi gerçekten denedi.

1996’de Amerikan fast food zinciri Taco Bell’in, Amerikan bağımsızlık tarihinin sembolü olan ve Philadelphia’da bulunan özgürlük çanını satın aldığını ve federal hükümetin çanın adını Taco özgürlük çanı olarak değiştirdiğini açıklaması, halka arasında infial yarattı.

1977’de İngiliz The Guardian gazetesi, Hint Okyanusundaki hayali San Seriffe ada cumhuriyetinin 10. kuruluş yıldönümünü kutlamak için 7 sayfalık ek çıkardı. Ekte cumhuriyeti oluşturan “Yukarı Kasa” ve “Aşağı Kasa” adalarının kültür ve coğrafyası ayrıntılarıyla anlatıldı.

1992’de sol eğilimli NPR (ulusal halk) radyosu, Richard Nixon’ın “Kötü bir şey yapmadım ve bir kez daha kötü bir şey yapmayacağım” sloganıyla başkanlık seçimlerine aday olduğunu açıkladı. Nixon’ın sesini taklit eden kişi çok başarılı bulundu.

1998’de “Bilim ve Akıl için Yeni Meksikalılar”, Alabama eyaletinin, Pi sayısını “İncil’den bir anlam katmak” amacıyla 3,0 olarak değiştirdiğini belirten açıklama yayınlamıştı.

Yine 1998’de fast food zinciri Burger King, USA Today gazetesine verdiği tam sayfa ilanla, ünlü “Whopper” hamburgeri yerine solak 32 milyon Amerikalı için “Solaklar için Whopper” ürününü çıkaracağını açıklamış, ardından yeni hamburger için yüz binlerce başvuru aldığını bildirmişti.

1995’te Discover dergisi, Aprile Pazzo isimli bir biyoloğun Antarktika’da kafası yassı kemiklerden oluşan ve penguenleri yakalamak için buzu büyük bir hızla ısıtan yeni bir tür hayvan türü keşfetiğini açıklamıştı.

1976’da da İngiliz gökbilimci Patrick Moore, 1 Nisan 09.47’de Plüton Jüpiter’in arkasında geçerken sıradışı bir olay meydana geleceğini, gezegenlerin bu dizilişinin Dünya’nın çekim gücünü azaltacağını söylemişti. Tam bu anda sıçrayanların havada uçma hissini duyumsayacaklarını söyleyen Moore’un bu açıklaması binlerce kişi tarafından uygulanmıştı.

Muhsin Yazıcıoğlu – Üşüyorum Şiiri Sözleri

29/03/2009

https://i0.wp.com/www.gokbayrak.com/dernekresim/muhsin11.jpg

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun 25 yıl önce Mamak Cezaevi’ndeyken yazdığı “Üşüyorum” adlı şiiri…

Üşüyorum

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum

Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum

Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk, üşüyorum…

Muhsin YAZICIOĞLU